ÇOCUK FİZYOTERAPİSTİ OLMAK
Çocuk fizyoterapisti olma kararım bugün de yoğun bir memnuniyet içermektedir.
Restorasyon ile bağdaştırdığım rehabilitasyon kelimesinin üstündeki parıltıya olan dikkatim 19 yıl sonrada ilk günkü gibi keskin.
Çocuk fizyoterapistliği sürecimin en temel öğesinin kararlılığım olduğunu düşünüyorum.
Üniversite yıllarımın çok erken döneminde çocuk rehabilitasyonunda çalışmaya karar verdim ve bu karar sonraki yıllarda da hiç sarsılmadı.
Erken dönemde karar vermek süreçte zaman kaybı yaşanmasını önlüyor.
Bir alana sağlanan konsantrasyon detaylar konusunda uzmanlaşmak için canlılığın şah damarıdır. Aynı zamanda uzmanlaşılan alanda bir değişim, yenilik, bakış açısı geliştirmek yine şah damarı dediğim konsantrasyon ile olmaktadır. Akışın olmazsa olmaz ilkesidir konsantrasyon.
İki önemli adımı fizyoterapist kimliğimin neredeyse ilk temas vakitlerinde sağlamıştım. Bu bilgi referansından ziyade sezgi referansıydı benim için. Kendini sezinlemek burada karar aşaması için gerekli. Çocukları sevmek çocuk rehabilitasyonunda çalışmak için yeterli bir kriter değil. Fizyoterapi ve rehabilitasyon alanı insan bedeni ile insan zihni ve ruhu ile çalışan bir alan doğal olarak bu alanda zaten insan seviyor olmalıyız. Üniversite 2. ya da 3. yılında branşlara ait yapının ne olduğuna dair bir bilgi çerçevesi oluşur. Hangi branşta nasıl bir işleyiş olduğu önümüzdedir artık. Bu küçük çaplı bilgiyi, kendini bilmeye yönelik olan büyük çaplı sezginle birleştirmelisin. Asıl karar buradan gelir.
Doğru karar sadece dışarıya bakarak verilmez.
İçeriye bakmak çok daha önemlidir.
Sen nasıl birisin? Ana tema burada gizli. Kendine bak ve kendini sezinle.Dışarıda ki döngünün çıkar ilişkilerine, ekonomik olgularına göre değil, kendine göre seçilmeli branş. Ne de olsa her şeyin sonu hayatta mutlu olmak.
Bu nedenle;
Kendini gör, karar ver ve sonsuza kadar konsantre ol.
Çocuk rehabilitasyon alanında çalışacağım dedikten sonra sorumluluk hissi beni karşılayan en güçlü farkındalık oldu. 19 yıldır bu farkındalık üzerine iş üretmeye çalışıyorum.
Sorumluluğu algılamak üretici bir iş eyleminin dinamiğidir.
Üretici bir meslek icra edebilmek için bilgi, deneyim ve yorum perspektifinin genişlemesi gerekir. Ben de bu perspektifi genişletmeye dair çalışmalarımı sürdürüyorum.
Çocuk rehabilitasyonu çok yönlü, geniş bir alan.
Süreçte sizi karşılayan ilk bilgi durakları genellikle bu alanda uygulanan terapi konsept başlıkları oluyor. Terapi konseptlerinin tanınmaya başlandığı ilk yıllarda geçirdim öğrenciliğimi ve meslekte ki ilk adımlarımı.
Bir çok konsept eğitimlerine katıldım( biyografi bölümünde bu eğitimler kronolojik sıra ile bulunmaktadır), kongreler, seminerler, küçük çaplı eğitimler…vs. benim bilgiyi toparlama sürecimde her birinin bana katkısı için her zaman teşekkür ederim.
Fakat iş eyleminde üretici olmak başka bir kavram.
Bir eğitimi alıp o eğitimin uygulayıcısı olmak üreticilik için yavan bir yaklaşım olur.
Bence çocuk rehabilitasyon dünyasında ki en büyük hezeyan mucizevi konsepti aramak ve bu konsept başlığı ile rehabilitasyon yapıldığını düşünmek. Konseptleri bir ekonomik rant stratejisine dönüştürmek rehabilitasyon perspektifini yok etmektedir.
Bir çok konsept ile çalıştım süreç boyunca. Bir konsept ile çalışmak aynı zamanda o konsepti değerlendirmektir. Bir ekolün eğitimini alıp gözüm kapalı uygulamadım. Aynı zamanda şu da çok önemli o konsepti layıkıyla öğrenip özveri ile terapiye yerleştirebilmek. Çünkü her terapistin zihninde ve elinde o konsept bilgisi yeniden şekil alıyor. Kişinin zihin ve el bütünlüğü konsepti değerli de kılabilir tam tersi yönde değersizleştirebilir de.
Burada bireysel zemin çok önem kazanıyor. Konsept başlığı aslolan değildir. Bireyin yani terapistin başlığı asıl olandır.
Bu ayrım terapistlik kimliğinin dönüm çizgisidir.
Bu dönüşümü yaşayabilmek için ciddi emek harcadım. Bana sunulan eğitim bilgilerinin doğruluğunu, işe yararlılığını çözümlemem gerekiyordu.Bilgileri yorumlayabilmem ve sentezlemem mühim bir önem arz ediyordu. Bir yandan da çocuk rehabilitasyonunda ihtiyacım olan ve sunulmayan bilgileri aramalıydım.
Çocuk fizyoterapisti nörogelişim ile çalışır ve nörogelişimin etkilenme alanı çok geniştir. Nörogelişimi etkileyen parçalar çok fazladır. Terapinin olumlu sonuçlarını arttırabilmek için etki sahibi tüm parçaların etki yönünü pozitife çevirebilme şartını doğurur.
Örneğin; ailenin davranış eylemleri, çocuğun yaşadığı alan, ekipmanlar, zihinsel yapılanmalar, gıdalar, yaşam tercihleri, materyaller, çocuğun duyguları, hareket tercihleri, beden formları ve daha onlarca parça nörogelişimi etkisi altına alır.
Ve bu kadar çok fazla parçanın ilişkisini kurabilmek ve bu parçalardan pozitif bir tasarım oluşturabilmek çocuk fizyoterapisti olmanın çok üstündedir.
Üst bir mesleki kimlik oluşumu yolculuğu başlar.
Benim yolculuğum da hâlâ devam ediyor.
Yolculuğumun ilk zamanlarında sentez gücümü arttıracak yoğun okumalarda bulundum. Okumak şu anda benim için en büyük keyif olmaya devam ediyor.
Ben yaptığım okumalar ile kendimi düzenlemenin yollarını aradım. Çünkü terapide çocuğun nörogelişimini etkileyecek en büyük parça terapisttir. Doğal olarak bu parçanın pozitif tesiri mühim bir konu.
Kendi bilincini düzenlemek konusu bir terapistin en çok emek harcayacağı süreçlerden biri.
Hayatın negatif getirilerini düşündüğümüzde kendini düzenlemek hiçte kolay iş değil.
(Bu süreç bambaşka bir yazının içeriğini oluşturur).
Bu süreç üzerinde çalışırken bir yandan da hareketi en iyi oluşturan, en iyi anlamlandıran işlerin peşine düştüm. Hayatını hareket üzerine kuran sosyal ortamlar benim deneyim platformlarımdı. Hareketi sadece masa başında öğrenmek zor. Hareket için yaşamsal sahnelere çıkmak gerekir. Hareket demek sadece spor demek değil. Hareket bir düşünce ve iletişim eylemdir. Eylemci olma ve eylemleri okuma becerilerimi geliştirmeye oldukça zaman harcadım. Ne de olsa zihin, dil, duygular, hareketler bedenin içinde yer alıyor ve bedenden dışarıya yansıyan birer şelale gibiler. Bu akışı okuyabilmeyi öğrenmek gerekir.
Şelale gürde akabilir, bir damla su olarakta akabilir nasıl ve ne şekilde akarsa aksın bu akışı görebilmek, duyabilmek ve bu akışa destek olabilmek gerekir.
Bende oluşacak yeni bir bütün için gözümden, kaslarımdan, kalbimden, kulağımdan, elimden, aklımdan her yerden gelecek bilgiye kapılarımı açtım. Bu aşırı açık olma hali oldukça zordu. Büyük bir karmaşaydı. Fakat yaşamın kaos teorisi karışmadan yeni düzen kurulmaz diyor. Bende bu karmaşaya cesaret ettim. Şimdi doğru yaptığımı daha iyi anlıyorum.
Bugün içinde bulunduğum tecrübeyi bu karmaşaya borçluyum.
Yolculuğumda ki düzen ise doğa ile kendini gösterdi. Gerçek düzenin emsali ile.
Çocukların nörogelişimine en yüksek ve en hızlı etkiyi doğada gördüm. Ailelerin huzurla kendilerini bıraktıkları sakin zamanlarda gördüm. Çocukların yorulmadığı yaşam alanları içinde aldıkları terapi desteğinden daha fazla faydalandığına 2016 da ilk kez Kaz dağlarında yaptığım aile çocuk kampında gördüm. 8 yıldır bu süreci genişletmeye çalışıyorum ve devam edeceğini hissediyorum.
Doğanın vurguladığı, yaptığım okumalar, kendi bilinç düzenimdeki çalışmalarım, konseptler üzerinde ki tecrübelerim ve yorumlamalarım, yoğun terapi saatlerim, hareket ile oluşturduğum deneyimler ve daha bir çok alanın işareti bütünselliğe çevirmişti algımı. Her şey bir şeyi işaret ediyordu. Bütünsellik.
2018 den bu yana bütünsellik olgusu ile çalışıyorum. Çocuk terapilerinde bütünsellik teorisini ve bu teorinin terapiye, çocuğun ve ailenin yaşamına yansımasını tasarlıyorum. Terapistler için hareket sisteminin bütünsellik ilkeleri ile var oluşunu eğtimlendiriyorum.
Doğanın içinde terapötik çalışmalarım sürüyor.